Tiyatro ve Sinemanın Buluşması: Tek Kişilik Oyunlar. Tek kişilik tiyatro oyunları, sahne sanatlarının en etkileyici ve zorlu türlerinden biridir. Tek bir oyuncunun sahnede tüm atmosferi yaratması, farklı karakterlere bürünmesi ve izleyiciyi büyülemesi, bu türün gücünü gözler önüne serer. Ancak son yıllarda, bu güçlü performansların sinema ile birleştiği ve tiyatronun sınırlarını aştığı örnekler de karşımıza çıkıyor.
Andrew Scott’un “Vanya” ve Phoebe Waller-Bridge’in “Fleabag” oyunları, sahnede başladıkları yolculuklarını sinemada da sürdürüyor. Öte yandan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” uyarlaması ise sahnede sinemanın etkilerini taşıyan yenilikçi bir yapım olarak dikkat çekiyor. Bu oyunlar, tiyatro ve sinemanın büyüleyici uyumunu gözler önüne sererken izleyicilere benzersiz bir sanat deneyimi sunuyor.
Vanya: Çehov’un Eserine Yeni Bir Bakış
Tek kişilik tiyatro oyunları, bir aktörün çoklu karakterleri canlandırdığı ve sahnede tek başına tüm atmosferi oluşturduğu eserlerdir. Son zamanlarda bu türün en dikkat çeken yapımlarından biri, Anton Çehov’un klasik eseri “Vanya Dayı”nın Simon Stephens tarafından yapılan radikal uyarlaması “Vanya” oldu. Andrew Scott’un olağanüstü performansı, bu tek kişilik gösteriyi tiyatro dünyasında benzersiz bir yere taşıdı.
Londra’da sahnelenen “Vanya”, Sam Yates’in yönetmenliğinde izleyicilerle buluştu. Andrew Scott, bu yapımda Çehov’un “Vanya Dayı” eserindeki tüm karakterleri canlandırarak bir oyunculuk şöleni sunuyor. Tek kişilik bu uyarlama, umutlar, hayaller ve pişmanlıklar temaları etrafında şekilleniyor. Simon Stephens’ın kaleme aldığı bu yeni versiyon, insan duygularının karmaşıklığını keskin bir şekilde odak noktasına alıyor.
Londra’da kapalı gişe gösteriminin ardından “Vanya”, 2024 yılında sinemalarda izleyiciyle buluşuyor. Canlı olarak kaydedilen bu yapım, Andrew Scott’un olağanüstü performansını geniş bir kitleye sunuyor. “Vanya”, sahnelendiği günden bu yana eleştirmenlerden büyük övgü aldı. Scott’un birden fazla karakteri ustalıkla canlandırması, bu tek kişilik uyarlamayı bir tiyatro klasiği haline getirdi.
Fleabag: Modern Kadının Duygusal Yolculuğu
Phoebe Waller-Bridge’in kaleminden çıkan ve bizzat sahnelediği “Fleabag”, modern tiyatro dünyasında adeta bir fenomene dönüşmüş durumda. Londra’da kapalı gişe oynanan bu tek kişilik gösteri, yalnızca izleyicileri değil, eleştirmenleri de derinden etkiledi. Waller-Bridge’in çarpıcı performansı, insan duygularının en karmaşık ve en içten yönlerini gözler önüne seriyor.
Vicky Jones tarafından yönetilen “Fleabag”, bir kadının hayatına dair derinlemesine bir bakış sunuyor. Fleabag karakteri, haz ve duygusal olarak filtresiz ve bencil biri gibi görünebilir, ancak bu sadece buzdağının görünen kısmı. Aile ve arkadaşlık ilişkilerinde yaşadığı zorluklarla boğuşan bir yandan da işlettiği kobay kafesini ayakta tutmaya çalışan Fleabag, bir anda kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını fark eder.
BBC’nin hit dizisine ilham kaynağı olan bu ödüllü yapım, 2019’da Londra’da canlı olarak sahnelendi. Tiyatronun sınırlarını zorlayan bu 67 dakikalık oyun, izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunuyor. 2021’de sınırlı bir süre için sinemalarda gösterilen “Fleabag”, tiyatroseverlere büyük ekranda izleme fırsatını yeniden sunuyor. Bu yapım, modern bir kadının zorluklarla dolu hayatını mizah ve acıyla harmanlayarak sunuyor ve izleyenlere adeta bir duygusal yolculuk vaat ediyor. Atlantic “Modern bir kadın olmak hiç bu kadar acı verici derecede komik, acımasız ve umutsuz görünmemişti” diyerek oyunun ne kadar çarpıcı olduğunu vurguladı.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü: Doğu ve Batı Arasında Bir Yolculuk
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz eseri “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, Serkan Keskin’in onlarca surete büründüğü bir oyunculuk şöleniyle izleyici ile buluşuyor. Eser, sinema ve tiyatronun iç içe geçtiği çağdaş bir uyarlama olarak sunuluyor.
Baş karakter Hayri İrdal, çocukluğunu İstanbul’un yoksul sokaklarında, aile yadigarı olan bir ayaklı saatin etkisi altında geçirir. Bu saat, onun zaman ve yaşamın anlamını sorgulamasına neden olur. Zamanla, Nuri Efendi’nin yanında çıraklık yaparak zamanın felsefesiyle ilgilenmeye başlar ve modern dünyanın gereklilikleriyle yüzleşir. Hayri İrdal’ın çocukluk hikayelerinden yola çıkarak toplumsal modernleşme sürecini hicivle ele alır. Saatlere olan takıntısı, büyüdüğü evdeki Mübarek adlı saatle başlayan Hayri’nin anlatısı üzerinden zaman, kimlik ve dönüşüm gibi kavramlar irdelenir.
Metnin orijinalindeki bölümler korunarak Hayri İrdal’ın çocukluğundan bugüne uzanan hikayelerine tanıklık ederiz. Bu tanıklık, sahne ortasındaki ekrana yansıtılan -önceden stüdyoda çekilmiş- sahneler ve Serkan Keskin’in sahne üzerindeki canlı performansı ile sağlanır. Bu bölünme ve aynı zamanda birbirini tamamlama hâli, karakterin kimliğine dair cevaplayamadığı sorulara, ne o ne de bu tarafta olamayışına dair derin bir düşünce alanı sunar. Tiyatro ve sinemanın kol kola yürüdüğü bir rejiyle sunulan oyun, Serkan Keskin’in bir buçuk saati aşan tek kişilik performansıyla dikkat çekiyor.