Miyazaki’nin Büyülü Dünyasından En İyi 5 Filmi. Hayao Miyazaki, anime dünyasının en büyük dehalarından biri olarak sinema tarihine unutulmaz eserler kazandırdı. Her yapıtında derin temalar ve etkileyici görselliğiyle izleyicilere ilham verdi. Ruhların Kaçışı ve Prenses Mononoke gibi başyapıtları, sadece animasyon severlerin değil tüm sinema izleyicilerinin beğenisini kazandı.
Geçen yıl çıkan Çocuk ve Balıkçıl filmiyle emeklilik planlarına rağmen sinemaya olan tutkusunu sürdüren Miyazaki’nin en iyi eserleri, Studio Ghibli’nin efsanevi yapıtları arasında yer alıyor. Onlarca yıldır izleyiciye tutkuyla sevgi ve umut inancını aktaran Miyazaki, yıkılanların yeniden inşa edilebileceğini Prenses Mononoke, kaybedilenlerin bulunabileceğini Ruhların Kaçışı ve dünya ne kadar acımasız olursa olsun birlikte yürüyebileceğiniz insanların olduğunu Howl’un Yürüyen Şatosu ile vurguluyor. Miyazaki’nin en iyi filmlerini aşağıda sizler için derledik.
1. Ruhların Kaçışı: Chihiro’nun Fantastik Macerası
Hayao Miyazaki’nin filmografisini, 1 numaraya ulaşana kadar sıralamak zordur çünkü Spirited Away‘den başka bir şey olması gerektiğini iddia etmek zordur. 2001 yılında gösterime giren film dünyada büyük beğeni topladı. Miyazaki’nin sihirli dokunuşu, sıradan bir kız olan Chihiro’nun ebeveynlerini kurtarma mücadelesini alışılmadık derecede büyüleyici bir şekilde sunuyor. Chihiro’nun bu olağanüstü dünyada büyüme hikayesi, filmin hem korkutucu hem de büyüleyici atmosferiyle birleşerek izleyiciye tüm zamanların en yaratıcı ve etkileyici animasyon filmlerinden birini sunuyor.
Ruhların Kaçışı sadece Miyazaki’nin en iyi filmi olarak anılmıyor, aynı zamanda yapılmış en iyi animasyon filmlerinden biri olarak da kabul ediliyor. Genç Chihiro’nun, büyülü bir dünyada kapana kısıldığı ve ebeveynlerini cadı Yubaba’nın lanetinden kurtarmak için cesaretini topladığı bu hikaye, filmin nefes kesici görselleri ve derin mesajıyla birleşerek adeta bir sanat eserine dönüşüyor. Miyazaki’nin Ghibli Stüdyosu ile olan bu işbirliği, şüphesiz ki sinema tarihine geçen ve sadece bu büyülü ekipten çıkabilecek bir başyapıtı ortaya koyuyor.
2. Prenses Mononoke: Doğanın Efsane Koruyucusu
Prenses Mononoke (1977), Hayao Miyazaki’nin bugüne kadarki en uzun ve belki de en destansı filmidir. Film, diğer Miyazaki eserlerinde olduğu gibi ana karakterin kurtulması gereken gizemli bir laneti merkezine alıyor ve çevresel mesajlarıyla da dikkat çekiyor. Ancak bu film özellikle şiddet ve aksiyon açısından daha yoğun, dolu dolu bir deneyim sunuyor. Bu yönüyle fantezi türündeki diğer Miyazaki filmlerinden belirgin bir şekilde ayrışıyor. 14. yüzyılda Japonya’nın efsanevi bir versiyonunda geçen hikaye, endüstrileşme ile orman ruhları arasındaki çatışmayı ele alıyor. Prens Ashitaka, kurtlar tarafından yetiştirilen San adlı baş karakter ile birlikte, Demir Kasaba ile ormanın yaratıkları arasında barışı sağlamaya çalışıyor.
Prenses Mononoke, Studio Ghibli’nin uluslararası alanda tanınmasına büyük katkı sağlamış, kültürel bir mihenk taşı olarak kabul ediliyor. Miyazaki’nin çevrecilik konusundaki popülerliği, bu filmdeki karanlık ve duygusal anlatı ile doruk noktasına ulaşıyor. San’ın karakteri, doğada kurtlar tarafından yetiştirilen bir insan olarak filmin mesajını derinleştiriyor ve insanlığın karmaşıklığını gözler önüne seriyor. Bu nedenle Prenses Mononoke, Miyazaki’nin en iyi işlerinden biri olarak değerlendiriliyor ve sinema dünyasında önemli bir yer ediniyor.
3. Howl’un Yürüyen Şatosu
Hayao Miyazaki’nin Yürüyen Şato’su (2004), animasyon dünyasında önemli bir yere sahip bir başyapıt. Fantastik ve macera türlerini etkileyici bir şekilde harmanlayan film, büyü ve teknolojinin bir arada var olduğu kaotik bir dünyayı gözler önüne seriyor. Hikaye, lanetlenen genç Sophie’nin bu laneti bozmak için yola çıkmasını ve bacakları olan bir kalede yaşayan Howl adlı sıra dışı bir büyücüyle tanışmasını konu alıyor. Şato, ismiyle müsemma hareketli bir yapıya sahip ve film boyunca büyüleyici ve tuhaf manzaralar sunuyor. Miyazaki’nin önceki büyük eserlerinin ardından gelen bu film, yüreklere dokunan bir anlatı sunarak 20 yıl sonra bile en beğenilen anime filmler arasında yer alıyor.
Film, savaşın anlamsızlığını eleştiren güçlü bir savaş karşıtı mesaj taşıyor. Yürüyen Şato‘nun unutulmaz karakteri Howl, Miyazaki’nin mistik ve yoğun sinemasının özünü yansıtıyor ve insanlık, şefkat ve sevginin önemini vurgulayan bir yapıt olarak değerlendiriliyor. Miyazaki’nin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen bu film, izleyicilerine hem görsel hem de duygusal bir şölen sunuyor.
4. Komşum Totoro: Miyazaki’nin Çocuksu Büyüsü
Hayao Miyazaki’nin Komşum Totoro (1988), animasyon dünyasında efsanevi bir yere sahip kısa ve tatlı bir yapıt olarak öne çıkıyor. Studio Ghibli’nin maskotu haline gelen Totoro’nun tanınmışlığı, filmi izlememiş olanlar bile bu sevimli karakteri tanıyabilmektedir. Film, kırsalda bir eve taşınan ve burada ormanda yaşayan çeşitli ruhlarla tanışan iki genç kız, Satsuke ve Mei’nin hikayesini anlatıyor. Sade anlatımı, çocuksu merakı ve akılda kalıcı karakterleri ile Komşum Totoro, izleyicilere gerçek bir keyif sunuyor.
Savaş sonrası kırsal Japonya’da geçen film, Satsuke ve Mei’nin, hastalanan annelerine daha yakın olmak için babalarıyla taşındıkları kırsalda geçen tatlı bir macerayı gözler önüne seriyor. Ormanı keşfederken Totoro gibi sevimli ruhlarla karşılaşan kız kardeşler, izleyicilere doğa ile olan bağlarını yeniden değerlendirme fırsatı sunuyor. Miyazaki’nin çocuksu hayreti yakalama ustalığı, filmin yavaş temposunda ve karakterler arasındaki büyüleyici ilişkilerde belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Çevresel mesajı ağır basmadan karakterlerin keyifli deneyimlerini öne çıkaran film, Studio Ghibli’nin dünya çapında bir favori haline gelmesini sağlamıştır.
5. Küçük Cadı Kiki: Kiki’nin Büyüme Serüveni
Hayao Miyazaki’nin Küçük Cadı Kiki (1989), fantezi unsurlarını ergenlik dönemi anlatısıyla ustaca harmanlayan bir yapıt. Film, bağımsız yaşamaya başlayan genç bir cadı olan Kiki’nin hikayesini konu alıyor. Büyülü güçlere ve uçan bir süpürgeye sahip olsa da Kiki dünyayı gezinmenin her zaman kolay olmadığını öğrenir. Özellikle liseden mezun olduktan sonra hayatla mücadele edenler için Küçük Cadı Kiki, içten ve ilişkilendirilebilir bir izleme deneyimi sunuyor. Film, dramı iyi dengeleyerek hem rahatlatıcı hem de eğlenceli bir atmosfer yaratıyor.
Film, 13 yaşındaki Kiki’nin, büyü yeteneklerini geliştirmek için yeni bir kasabaya taşınmasını ve burada bir teslimat servisi kurmasını anlatıyor. Konuşan kedisi Jiji ile birlikte Kiki, kısa sürede yeteneklerinden şüphe etmeye başlıyor ve bu süreçte kendi içsel engelleriyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Miyazaki, Kiki’nin kişisel gelişimini sade ama etkileyici bir şekilde işliyor. Film, Kiki’nin özgüven kazandığı ve yeni çevresine uyum sağladığı bu yolculuğu vurgularken izleyicilere ilham verici ve keyifli bir deneyim sunuyor. Yalın anlatımı ve samimi yaklaşımıyla Küçük Cadı Kiki tekrar tekrar izlenebilecek bir klasik haline geliyor.
BONUS: Çocuk ve Balıkçıl: Miyazaki’nin Kişisel Masalı
Hayao Miyazaki’nin Çocuk ve Balıkçıl (2023), yönetmenin on yıl aradan sonra gelen ilk filmi olarak büyük bir beklentiyle karşılandı. Miyazaki, yaşlanmaya başlamış olmasına rağmen büyük riskler almaya ve beklenmedik temalarla ilgilenmeye devam ediyor. Bu film, diğer yapımlarından farklı ve oldukça kişisel bir deneyim sunuyor. Hikaye, annesinin ani ölümünden sonra hayatında değişikliklerle boğuşan 12 yaşındaki Mahito’nun, konuşan bir balıkçıl ile tanışıp başka bir dünyaya adım atmasını anlatıyor. Bu macera; ölümlülük, miras ve yasla başa çıkma temalarını derinlemesine işliyor.
Görsel olarak etkileyici ve güzel bir şekilde planlanmış olan Çocuk ve Balıkçıl, yüzeyin altında keşfedilecek birçok katman barındırıyor. Şu anda diğer Miyazaki yapımları kadar geniş çapta beğenilmese de film zamanla daha çok takdir edilecek ve daha da değer kazanacak. Miyazaki’nin en kişisel çalışması olarak dikkat çeken bu film, Mahito’nun duygusal yolculuğuyla yası derin bir şekilde inceleyerek izleyicilere farklı bir deneyim sunuyor. Herkes için uygun olmayabilir ancak bu temalarla özdeşleşebilenler için Çocuk ve Balıkçıl, Miyazaki’nin en sevilen eserlerinden biri olabilir.
Bu beş başyapıt, Hayao Miyazaki’nin sinemaya kattığı büyülü dünyaların kapılarını aralıyor. Her bir film, izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunarken Miyazaki’nin sanat ve anlatım konusundaki ustalığını da gözler önüne seriyor.