Yaratan İle Yaratılan Arasındaki İlişki: Prometheus

Yaratan İle Yaratılan Arasındaki İlişki: Prometheus

Yaratan İle Yaratılan Arasındaki İlişki: Prometheus, tekrar bilim-kurgu türüne dönüş yapan kült yönetmen Ridley Scott’ın önderliğinde Alien’ın köklerine yapılan bu yolculuk, hayatın başlangıcına dair araştırma yürüten bir ekibin evrenin en karanlık noktasında yaşadıkları maceralara odaklanıyor. Ekibin insanoğlunun geleceğini korumak adına girdiği bu savaş, her şeyin sonu olabilir…

Çekimleri gizlilik içinde yürütülen filmin orijinal hikâyesi Jon Spaihts tarafından yazıldı ve daha sonra Lost’un yaratıcısı Damon Lindelof’un elinden geçti. Kadrosuyla göz dolduran Prometheus’un Alien efsanesiyle aynı DNA’yı taşıdığını, fakat seriden tamamen bağımsız olduğunu belirtelim…

Yaratan İle Yaratılan Arasındaki İlişki: Prometheus
Yaratan İle Yaratılan Arasındaki İlişki: Prometheus

Bilimkurgu seyretmek adına denize düşüp de yılana sarıldığımız zamanlardayız. Yıldız Savaşları ile dirilen 50’lerin seri filmlerinin eğlence duygusu sektöre hakim olunca, 2001: Uzay Macerası (2001 : A Space Odyssey) ile geç kazanıp erken kaybettiğimiz, sorular soran, cevaplar arayan felsefik bilimkurgu hikayelerinin sonu gelmişti. Yine Ridley Scott’un elinden çıkma ilk Yaratık (Alien) filmi aksiyon ve felsefe arasında kurduğu eşsiz denge ile türe yeni bir soluk getirdi ve külte dönüştü. İşin aksiyon duygusu serinin devam filmlerinde felsefenin başını ezerek Alien filmlerinin “tavşan kaç, tazı tut” bilimkurgu aksiyonlarına dönüşmesine yol açsa da, asıl fikir daha çok kazılacak bir madendi ve Ridley Scott Yalanlar Üstüne (Body of Lies), Robin Hood gibi hem gişede hem de eleştirmen gözünde başarısız filmlerden sonra kendi yarattığı efsaneyi diriltmeye karar verdi. İyi ki de öyle yaptı.

Yaratan İle Yaratılan Arasındaki İlişki: Prometheus, bilimkurgu sineması açısından vizyoner bir film değil ancak türe yeniden ‘zeka’yı ekleyebilecek kadar etkileyici…. Gemi tasarımıyla bile 70’lerin düşünen bilimkurgu zamanlarına gönderme yapan film teknik aşamada kusursuz. Dış uzay çekimleri de, gezegende geçen sekanslarda defalarca izleme isteği uyandırıyor. Mekan tasarımlarında H.R. Giger’in çizgisine sadık kalınmış, bu da yabancılaşma hissini güçlendiriyor.

Alien filminin en büyük soru işareti olan Derelict Ship ve fanlar tarafından Space Jockey olarak adlandırılan dev uzaylı Prometheus’un öznesi olmuş durumda… Her musibetin başı ise yine “şirket” fakat henüz Weyland’ın Yutani ile ortaklığı gerçekleşmiş değil. Yine de söz konusu çıkarlar olduğunda “ekip” kolaylıkla harcanabiliyor. Filmin kötü adamı ise ilk Alien’deki “yaratık sevici” Ash gibi bir Android. Michael Fassbender’in harika bir performansla hayat verdiği David, kendisi için cevaplar arayan başına buyruk bir Android ancak ne zaman doğru, ne zaman yanlış yapacağını kestirmek güç.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir